Bazıları hayatımıza erken ve ya geç gelirler ; bu zamansız
keşiflerimiz bize çok açık yaralar bırakıyor. Zamansızlıkla savaşmayı
öğrenebileceğimizi sanıyoruz her seferinde Don Kişot misali hayatın dibine
savaş açıyor ve bir bardak su da kopsun da
zamanda bu anilikten alsın nasibini diyoruz.
Geçenlerde bir
kitapta okumuştum zamanın aslında çok cömert davrandığını ve günlerce düşündüm
bana cömert mi davrandı nitekim vardığım sonuç ; kaşığı ile verip sapıyla
çıkarttığı idi. Yakalayamayacağım fırsatlar koydu önüme onların pişmanlığı ile
başkalarını kaçırdım. Ne zaman zamana karşı toyluğum az da olsa geçtiğinde
fırsat diye bir şey olmadığını nasipte yazılanın sunuluş biçimine bakmadan
sofraya alınması gerektiğini öğrendim. Ve başladım nasibimdekileri yontmaya tam
da bundan sonra geldi başarılarım ve ya benim başarı saydıklarım . Eskimeye
bile başlamadan yıprattığım ilişkileri fark ettim , savurganca harcadığım
zamanın intikamını aldığını fark ettiğim zaman ben silkelendim.
Hayatıma girenlerin
erkenliğini , geçliğini sorgulamaktan yorulduğum da gelene eyvallah demenin
rahatlığı sindi üstüme. Çünkü zamansız gelenler huzursuzluk bıraktılar hep gittiklerinde biz onları hayatımıza yamamaya çalışırken
yaptık hatayı. Tüm bunlardan sonra ruhuma bir sığınak yaptım ; tam organik tamamen kendimden yaşamak için
koltuk değneklerinden kurtulmam gerektiğini anladım kendi ruhumu kendimle
kuşattım . Ve böyle mutluyum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder