SÖZDE HERKES MASUM

21 Temmuz 2015 Salı

Suruç'un Ardından




İnsanların körlüğünden , kötülüğünden , bıktım gözlerimi kulaklarımı tıkayıp iyileşmek istiyorum. Ama yüreğim ve aklım ilk defa iş birliğinde diren diye sesleniyorlar bana. Ne kadar köü şey varsa içiçe geçmiş durumda ülkemde , siyasetin en kirlisi , aklın en sığ yanı , kötü yürekler , kör bir halk hatta halk olmayı başaramayan bir toplum… Birileri elele tutuşup haydi demek istiyor ayrım yapmadan özlem duyulan ütpik hale gelmiş iyi dünyaya koşuyorlarken koşarken öyle bir çelme atılıyor ki onlara kanları ile kirleniyor kötülerin eli yitiyor düşler , düşlere koşan çocuklar.. Bugün dört aylık kızıma baktım ve düşündüm nasıl bir dünyaya getirdik onu diye bu kadar kirli bir alanda masum kalabilecek miydi asıl önemli olan masum kalırsa yaşayabilecek miydi ? Duygusal şarkılar dinliyoruz.. Yok.!
Duygusal filmleri izliyoruz.. Yok. Duygusal oyunlar bile oynuyoruz.. Yok.! İnsan kalamıyoruz… İnsanlardan uzakta olmayı diliyor bazen .. Güzel iklimli insanlar var. Yanında serin ve hoş kokulu bir esintiyle dolaşan. Onları bulmam, arada bir ılık atmosferlerine girip sakinlemem gerek ama onlar azalıyor , gidiyor ve elimizden üzülenken ötesi gelmiyor ve sıranın bize gelişini bekliyoruz. Ele ele tutuşup yumruk olup bizi ötekileşiren ayrıştıran herşeyin tepesine inmek ümidiyle…



8 Haziran 2015 Pazartesi

kişisel gelişim saçmalıkları

KİŞİSEL GELİŞİM SAÇMALIĞI...
Modern zamanların yeni bir afyonu var kişisel gelişim uzmanları , yaşam koçları vb.. düzenbazlar.Bahsedeceğim şeyler prof , dr ünvanını almış psikolog ve psikiyatristleri kapsamıyor onları saygı ile karşılıyorum.
Baktığın zaman herkes sosyal medyada dst sohbetlerinde sevgiden , saflıktan bahsediyor. İş icraata gelince sizin bir başarınızda hemen sözler laflar değiştirilip kendi hayaleri anlatılıyor yok sayıldığınız an karşınızdakinin acizliğini görerek acıyorsunuz.
Nerede işe yaramadığını hissettiğiniz yönünüz var ise o an buluyorsunuz bu çöp yığınını dileyerek , isteyerek anında polyannacılık ile elde edebileceğinizi vurguluyor. Evet elde etmenin başarmanın yarısı istemek bu gerçek ama oturduğun yerden isteyerek , dua ederek değil tırnağın ie toğrağı kaza kaza başarırsın.Hayatınızdaki boşlukları bu saçmalıklarla dolduramazsınız kişisel gelişim değil kişisel donanıma sahip olmalısınız. Bir işe yaramaz iken kendinizi size prens , prenses gibi hissettiren bu kitaplar , yazılar ticari kaygılar ile yazılmış eserlerdir. Bunları okuyarak , dileyerek istediğiniz hiçbirşeyi gerçekleştiremezsiniz. Bu kitaplar size bir çok hikaye anlatılır. Tabii hepsi başarı hikayesi! Hiçbir başarısızlığa değinilmez. Halbuki başarısızlığın da başarı kadar önemli olduğunu düşünürüm, eğer gelişimden bahsediyorsak tabii. Aslında sırf buradan bile, bu kitapların amacının size gerçekten başarıya ulaştırmak değil, gaza getirmek olduğu anlaşılıyor.

Birde bu işi uzmanlık diye tırttan sertifa ile yapan bir nevi uyuşturucu satıcısı saydığım çok zeki esnaf tipliler var.Gidip bir aat 45 dk sohbet edip sizden seans adı altında para alıyorlar. Yakın çevrenizde söylense dinlemediğiniz şeyleri uzman !! adı altında kişi söyleyince vaaaayy cidden bunun üstün güçleri var bana iyi geldi diyorunuz. Oysa siz eksiğinizi keşfetmeye yüzleşmeye başlıyorsunuz. Güya bunlar senden benden bizden farklı insan olağan dışı şeyler yaşıyor ve yaşatıyorlar.. Bu insan seni tanıyor ne duymak istediğini ya da ne yapman gerektiğini az çok tahmin edip sana hissediyorum, evren bana işaret verdi diye kakalıyor. Sende elinden bunlara inanmaktan başka birşey gelmediğinden yiyorsun temiz iş valla. Bu adamlara kızıyorum bunlara inanacak kadar basiretsiz hayatını kurmaktan acizlere kızıyorum. Kendi yolunu çizmek için ne evrene ne de bir başkasına ihtiyacın var hayatın sana izin verdiği ölçüleri zorlayarak başarman lazım.Hayal et olsun, olumlu düşün evrene gönder" gibi cümleler hedeften saptırmaktan boştan yere umut edip yerinde saymaktan başka bir şeye yaramıyor. Bu insanlar Tanrı'dan , evrenden mesajlar alıyorsa bu kadar yetenekli ise neden senden para alarak yapıyor bu işi ?? Çünkü yok öyle birşey senelerce hayal edip bir adım atamazsınız yola çıkıp adım atıp gerçek psikji kitapları okuyun kendinizi keşfetmek için. Ve düşünün bu evren çöpcü cocuklarına , doğuma annesi ölene , hırsızlığa uğramış herşeyini yitirmişlere iyi gelmiyor evet evet onların dünyadaki misyonu bu sen yaşasan benim misyonum bu acıların çocuğuyum diyemezdin ama üçlü koltuklara uzanarak okuduğunuz o satırlar hayatın kendisinden oldukça uzakta.

Bence silkelenin ve kendinize gelin dilinizde sevgi değil yüreğinizde barındırın. Böylece kıskanmaktan , başkalarının başarılarını görmezden gelerek mutlu olmaktan , sadece kendinizi dakikalarca bir poka yarıyor gibi anlatmaktan , kendiniz gibi salak arkadaşlardan kurtulacaksınız. Ne zaman kendinize güvenip , işe yararsanız o zaman gerçekten mutlu olursunuz. Bağımsızlık bayrağınızı elinize almadan hiçbir kuvvet sizi mutlu edemez.

2 Haziran 2015 Salı

Sıradan olamamaK


Sıradan olmayan kadınlara ;
Sıradan olamadığımız için mutsuz oluyoruz… Sıradan bir kadın olmak , ortalama seviyede birey olmak kolaydır ve sonuç olarak size mutluluk getirir. Best-seller kitapları okur , mağazaları gezer , sıradan hayatları olan kadınlarla arkadaşlık eder güllik gülistanlık yaşarsınız. Ama ilk önce okuduğunuz kitaplar ile yolunuz onlardan ayrılır çevirdiğiniz sayfalarda sevgi, aşk , çiçek böcek değil de fikirlerinizi çarpıştırdığınız satırlar bulursunuz. Saatlerce o kitapla haşır neşir olup kapağını kapattığınızda ise yeni bilgileriniz ile ne kadar da bildiğinizi daha çok okumanız gerektiğini anlarsınız. Okudukça küçülürsünüz gözünüzde daha çok okursunuz.Arkadaşlarınız asla sıradan insanlar değildirler onlarda sizler gibi güçlü ayağı yere basan hayatı tek başına sırtlayabilmiştir bu yüzden arkadaş, dost sayınız diğer insanlara göre azdır ; çünkü siz bir araya geldiğinizde erkeklerden , kıyafetlerden ve birbirinizin saçma sapan dertleri ile değil gerçekten birbiriniz ile ilgilenirsiniz. Öyle ki bu arkadaşlar size bir çok dönüm noktasında sırtınızdan itmiştir. Çok uzun keyifleriniz olmaz çünkü kendi paranızı kendiniz kazandığınızdan hafta içi 08.00-19.00 arası iş için koşturmaca da olursunuz karşılığında yaşadığınız en büyük mutluluk hayatınızda alacağınız kararları uygularken kimseye muhtaç olmamaktır. Hayatının koordinatlarını sen belirlersin. Bu yüzden öyle sabah şekeri gibi uyanamazsın çok sorumluluğun vardır ve hep dünyayı değiştirmek için uğraşların. Kocandan, babandan aldığın para ile gezemezsin benim diyebilmelisindir bunu kazanırken de yorulursun ama doğanın mucizesi kendine güvenin vücut diline vurduğundan sıradan olan herşeyden daha güzelsindir. Hiçbirşeyi kadere bağlamaz tırnakların ile kazırsın olumsuz giden şeylerde hesabı kendine çıkarırsın evrene ve ya kadere değil. Zaman denen kalıba sığmazsın beynin infilak edene kadar düşünürsün dibe vurduğun anlardan bir hamle ile kurtulmayı bilirsin. Kısa vadede sıradnalar senden daha mutlu iken uzun uzadıya baktığında hepsinden mutlusundur çünkü hayatının bayrağını onlardan çok iyi taşımışsındır. Zavallı olmayışınla tüm yoğunluğuna rağmen gurur duyarsın…Şiddete meyyalim vallahi dertten der geçersiniz…Çetrefilli ruh (Tuğçe)

24 Mayıs 2015 Pazar

Veee Biz Artık Bir Aylık Olduk
Birinci ay yazımız....
Minik ponçiğimden bahsedeyim... Dünyanın GERÇEKTEN AMA GERÇEKTEN EN KIYMETLİ şeyi... Hani derlerdi de inanmazdım denir ya o cümleden sık sık kuruyorum bu günlerde. Mesela :
"Lohusalık" derlerdi de inanmazdım..
"Geceleri hiç uyumasan bile sana hiç zor gelmiycek" derlerdi de inanmazdım.
"Onu ilk kucağına aldığında dünya duracak" derlerdi de inanmazdım...
"İlk emzirdiğim anı asla unutamam" derlerdi de inanmazdım... "Bebeğimin topuğundan kan alan görevliyi öldürmek istedim" derlerdi de inanmazdım...

Bunun gibi büsürü "duy da inanma" türünden şeyi yaşadım vay be dedim hakkaten doğruymuş!!!
Parmaklarını henüz tam çözemedi ama yumruklarına bayılıyor. İki elini kavuşturup, biriyle diğerini ite ite minicik ağzına kocaman yumruğunu sığdırıyor. Her zamanki çılgın tekmelerini savuruyor. Her emzirme seansı sonrası mayışmş bir halde ağzından o son damla süt çenesine akarken yandan çapkın bir gülücük atıyor. O gülücük süt için teşekkür gülücüğü diye düşünüyorum hep. Olayları fazla dramatize ediyor olabilirim ya da haklıyımdır, benim miniğim karnını her dolduruşunda beni mest etmek için atıyodur o çapkın gülücükleri..
Çok acaiptir şu hayatta bir bebeğin minicik elini tutmak kadar insanı güçlü hissettiren çok az şey var. O minicik el tutunca tek parmağınızı sıkıca, çılgınca ve sonuna dek yaşamak istiyor insan. Dağ tepe koşmak istiyor. Bas bas bağırıp sesinin yankısını karşı tepelerden duymak istiyor. Tam olarak anlatamadığım ama çoşkusundan ve kararlılığından emin olduğum şeyler yapmak istiyor. O minik insanı bir ömür kucağında taşımak istiyor. O minik eli hiç bırakmayacak kadar güçlü hissediyor. 
Tam da böyle hissederken muhteşem, anlatmaya çalışırken zırva olan bişey işte...

40 yazımız

Kırkımızı uçurduk canım kızım
Evlat sahibi olmak çok başka imiş anlatılmaz yaşanır imiş.

Canım ponçiğim . Canım, kanım, hayatım, her şeyim, baldan tatlı, canımdan öte güzel kızım. İyi ki doğmuşsun, iyi ki gelmişsin hayatımıza! Hoş geldin! Çok hoşluklar getirdin birtanem!
40 gün önce gözlerimi açtığımda yanıma getirdiler seni, yüzün yüzüme değdi. Sustun. Öptüm seni, öptüm kokladım öptüm. Oh huzurluydum artık, karnımdaki misafirliğin güzel bir şekilde son bulmuştu ve yanımdaydın işte. Sen dünyaya geldiğine şaşkın, belki de karnımdan çıkmana kızgın, biraz stresli biraz meraklı, bense sana kavuştuğum için çok mutluydum. Artık senin annenim işte! Kimselere bırakmam seni, hiç yanımdan ayırmam. Her şeyin en güzelini, en iyisini vermek için çırpınırım çünkü benim biriciğimsin, canımın içisin. Seni düşününce içim titriyor, yanımdayken bile, sen uyurken bile özleyebiliyorum. Seni öyle ama öyle çok seviyorum ki, hiçbir kelime anlatamaz sevgimi.

Sen uyurken izliyorum seni, öyle masumsun ki...öyle güzelsin ki...mis gibi kokuyorsun, bayılıyorum kokuna.
Sen ne güzel bir çocuksun! Ben ne kadar şanslı bir anneyim!
İyi ki geldin.İyi ki beni seçtin annen oldum. Çok mutluyum bitanem. Hayatıma hoş geldin!

İyi ki


smile ifade simgesiSeni kucağıma aldığında kalbimin daha önce çarpmayan bir yerinin çarptığını fark ettim. Kalbimin büyüdüğünü sandım şaşırdım, Ne sevgili ne anne baba,kimseyi sevmediğim gibi sevdiğin bir başka canla tanışmanın deneyimini tadıyorum..

Bu annelik çok garip bir şeymiş. Nefes sesini duysam, burnu mu tıkalı, nefes alamıyor mu, yoksa huzursuz mu uyuyor uyanıyor mu.... bin türlü şey geliyor insanın aklına, yerinden kırk kere kalkıp yatağına gidip bakıyorsun. Bakıyorsun bir şey yok, herşey yolunda, yerine dönüyorsun, sonra yine... Nefes sesi duymasan, bu sefer de acaba yüzünü mü kapattı, nefes alamadı mı, bir şey mi oldu diye yine kalk yerinden, bebeği kontrol et... Her gün, her akşam, her gece hep aynı...
Sonra insan bir de "uyusun da şu işi halledeyim" diye bekliyor, o işi yaparken de kırk kere gelip 'aman uyanmış mı' diye kontrol ediyor. "Uyusun da ben de azıcık uyuyayım" diye gözünün içine bakıyorsun, gözlerin kapanmak üzere, tamam bebek de uyuyor, koyuyorsun yatağına. Bu sefer de o kadar güzel uyuyor ki, onun o güzel yüzünü izlemekten kendini alamıyorsun. Doyamıyorsun bakmaya, güzel dudaklarını, tombik yanaklarını izlemeye. Şükretmeler yetmiyor, bu evladı verdiği için Allaha. İzliyorsun, izlerken bir de farkediyorsun ki yüzünde yayvan bir gülümseme...Şaşkın suratına yerleşmiş öylece, gitmiyor. Bebeğine her baktığında orda olduğunu duyumsuyorsun. Allahım ne güzel bir his bu! Uykusuzsun, salaş kıyafetler içindesin, ne zaman yıkandın belli değil, üstün başın, hatta belki saçların bile kusmuk kokuyor. Ama olsun, yine de bütün mutluluk hormonları toplanmış, seni bombalıyorlar. İnsan, iyi ki doğurmuşum diyor böyle zamanlarda ...

Anneyim Ben

Anneyim ben,umutlara gebeyim , huzur doluyum.Bitkin , halsiz ama her daim güçlüyüm. Çünkü ben minik bir yüreğin kahramanıyım.Onun eli ayağıyım .
Ufacık bir öpücükle,dokunuşla iyileşenim,iyileştirenim.
Sınırsız sevgiyle doluyum,bir gülüşe dünyalar benim olur.Bir damla gözyaşındaysa boğulabilirim.
Hiç olmadığım kadar becerikli,hiç olmadığım kadar enerjik,hiç olmadığım kadar sabırlıyım.
Önceliklerim yok artık.Varım yoğum bir melek.
Bana verilmiş en büyük görev,en büyük imtihan o meleğe sahip çıkmak.
Allah'ın bu mucizesini yaşatmak,koruyup kollamak benim görevim.
Her şeyden önce anneyim ben,varlığımla can bulan bir cana canımı verebilecek fedakarlığa sahibim.
Hergün çokça şükreder,ömrümde etmediğim kadar dualar ederim.
Allah'ım ne kadar da şanslı biriyim .Bu güzel lütfa sahip olduğum için tekrar şükrederim. 
İlk anneler günü heyecanı... Bu geceden başladı içimde ki heyecan sanki benim minik kızım ayaklanıp boynuma sarılıp kutlayacak gibi.Yıllarca sadece kutlayan olan ben artık kutlananların arasına katıldım, ne kadar mutluyum anlatamam. Bu sene kısır geçecek diye bekliyordum ee malum başını bile yeni yeni tutmaya çalışan bir bebişten beklentim yoktu ama etrafımdakiler coşkumu coşkuları bilip şımarttılarbeni.

Ben ve dünyada evladı için yüreği çarpan anneliği başarabilmiş her kadının anneler günü kutlu mutlu olsun....

LOHUSALIK DENİLEN MERET...

9 ay 10 günlük dönem biter.. Bebeğin kucağına gelir , mutluluktan uçarken içinde diğer kadın dibe vurur.
Bebeğimin bakımı başladı ve etrafımda ki herkes konuşmaya da ...bebek doymuyomu? sütün az mı senin süüt yapıcı şeyler yiyorsun değil mi ? altını temizledin mi...gazını çıkartın mı...Gözü neden çapaklı sesleri duymuyor mu? Kafasını dikaktli tut .Şöyle yap böyle yapma.eee sus sus sus nereye kadar...aman üzülmesinler aman kırılmasnlar...yabancı değiller sonuçta iyilik için söylüyorlar.Sevdiğin için susuyorsun..
Bunlar ile boğuşursun akşam olur bebek uyur ..tam eşime sarılıp ohhhhh diycemm..bir mızıklama,sanki bizi duydu...ve uykusuz geceler..3-5 nöbetleri başladı..Eşim işe başladı , işe giden , haftasonları ayağı yanık kaz gibi geze ben gitti tek başına wcyi bile kullanamayan Tuğçe geldi.

Doğum öncesinde 22 kilo verip 38- 40 bedene inen Tuğçe yeniden 85 kilo olur.En son 80 ne düşersin ama o da ne göbek olduğu gibi duruyor hala hamilelik kıyafetlerini giyiyorsun. Sonra öğreniyorsun 3. aydan itibaren vücut diyete cevap veriyor yavaş yavaş vermeye başlıyorsun kilo vermeye diyetisyenin Eylül Ekim gibi eskisi gibi olursun diyor... Ben tüm bu yeniliklere alışmaya çalışırken,uykusuzlukla mutsuzlukla ve şaşkınlıkla baş etmeye çalışırken birde seni sürekli eleştiren tipler ortaya çıkar.Büyükler biz böyle mi büyüttük , böyle mi yaptık diye seni aslında çok sevip düşünürken paramparça ederler.İşte bir doğum,bir lohusalık,bir deforme olmuş vucut veee sürekli şikayet eden siz.ben anne olmuştum..o bebeğin mesuliyeti bana aitti..ben süt vermeli,ona iyi bakmalı,altını yapar yapmaz değiştirmeli,üşütmemeli,gece kalktıgında hissetmeli ağlamalarını hemen duymak zorundaydım..artık genç kız gibi davranmak yoktu..Türkiye' de yeni doğum yapmış kadın kamu malı gibidir sokakta bile herkes söz söyleme hakkını bulur kendinde.
Derken İki ay dolar bu yeni hayata alışır eskisiden ne kadar da anlamlı olduğunu görmeye başlarsın. Kendine güvenin gelir süslenmeler , gezmeler başlar. Ve eşinle hiç olmadığın kadar iyi , mutlu lursun çünkü kendini tamir ederken doğum öncesi hatalarınızı fark edip onlarada el atarsınız , onlar düzelince evlilik tadından yenmez ....Yavrunun gelişimini izlemek , gülümsemesini görmek , elleriyle parmağını tutması paha biçilemez.. Hele eşinin sana sımsıkı sarıldığı anlar eskien çok daha anlamlıdır ..Yani sabır 1-2 ay sabır sonrası hayatınızda yaşamadığınız kadar mutluluk hele eşiniz benim kocam gibi destek olmayı bilen sevgsi dilinde değil yüreğinde şefkatinde gizli bir eş ise gelip geçiyor...Aşkınız tam kıvamına geliyor...

27 Nisan 2015 Pazartesi


Canım kızım ;

Annesinin kıpır kıpır mucizesi nasıl güzel seninle nefes almak, güne seninle başlamak. Sen gelmeden önce alabildiğine özgürdüm ama seninle yaşadığım bir aylık ev hapsi tüm özgürlüklerimden güzel ve anlamlıydı.Artık sokakları beraber keşfetme vakti de geldi. Seninle beraber etrafımda ki insanların gerçekliğini de tanıdım ben dostlarımı gördüm.

Sen gelince ben en çok sevmeyi öğrendim… 
Doyasıya, içine sokarcasına, her şeyden vazgeçercesine sevmeyi… 

Seni ilk kez göğsüme koyduklarında sıcaklık ne demekmiş onu öğrendim.. yakıcılıktaki sıcaklığını… 

Uykusuzluk ne demekmiş öğrendim. İlk doğduğunda her yarım saatte bir uyanıp nefesini dinlemeyi… Seni mışıl mışıl uyurken seyretmenin dünyadaki en tatlı uykuya bile bedel olduğunu…Uykusuzluktan keyif almayı… 

Emzirmenin hayatta yapılabilecek en keyifli iş olduğunu, ilk günler yaşanan acıya rağmen seni doyurabilmek adına acı çekmeyi ve sen emerken rahatsız olma diye acıdan dudaklarımı ısırmayı ama yine de seni zevkle izleyebilmeyi öğrendim. 

Sahip olmayı… Dünyadaki her şeye sahipmişçesine gururla bakmayı, bir mucize meydana getirmenin ve ona sahip olmanın muhteşemliğini... 

Kendinden başkasının sorumluluğunu almayı ve bunun nasıl da heyecan verici ve korkutucu olabileceğini… Hayatta ilk defa “Başarabilecek miyim? “ sorusunu sormayı… 

Gülmeyi öğrendim sonra, gerçek bir kahkaha atmayı… Seninle gülmeyi… 
Anlamsız şarkılar söylemeyi, beraber dans etmeyi… Bir gülüşün için sahip olduğum her şeyi feda edebilirim demeyi… Uyuman için gözünün içene bakıp, fazla uyuduğunda ise kokunu özledim… Özlemeyi öğrendim.

Mutluluğu öğrendim.. Delicesine mutlu olmayı… Her akşam kafamı yastığa koyup şükretmeyi… 

Huzuru öğrendim… Sen yatağında uyurken, odamıza yayılan bebek kokusundaki huzuru…

Eşimi yalnızca aşık olduğum adam olarak değil, senin baban olarak sevmeyi öğrendim.. Beni anne yaptığı için daha çok daha çok sevmeyi öğrendim… 
Acele etmeyi öğrendim… Yemek yaparken, duş alırken, tuvaletteyken… Hayatı acele yaşamayı ve geri kalan tüm zamanımı sana verebilmeyi öğrendim… 

Gözyaşının içimi nasıl da acıtabildiğini… Ağlamaman için her türlü şaklabanlığı yapabileceğimi öğrendim…

Kizim.
Findik prensesim.
Nazar boncugum.
İyi ki dogdun.
İyi ki varsin.
Seni buyutmek, seninle buyumek cok guzel. 
Seni cok seviyorum.
Hep sımsıkı tutun hayata
Hep diren. Yarinim, yarim, kizim...

"Her annenin bir kizi olmali" dediklerinde anlamamistim... Simdi anliyorum.




Mislinam' à vay be ben anne de olmayı başarmışım 

Hokus pokus demişim de şapkadan tavşan değil ama, bir çizgiden bir göbek ve bir göbekten bir afacan çıkarmışım.

38 hafta 5 gün sonra kucaklaştık. Şimdi koyun koyuna, süt kokuları eşliğinde, uykusuz ama mutlu ve heyecandan süt kanallarımın sızladığı, korkup, şükredip, hem ne yapacağını bilmez halde hem de herkesten çok biliyor gibi hissederek yaşıyoruz.Göğsüme yatar yatmaz sesi kesilen, uykusunda gülümseyen ve doymak bilmeyen bir küçük hanımla. Kaka yaparken tam bir süperkahraman gibisin. Ellerin kolların bir ileri bir geri, bir yukarı bir aşağı. Ve o muhteşem sesler. Benim sana gururla bakan bakışlarım. Senin sakinleşen ve beyazlaşan kırmızı minik suratın. Mutluluğun tablosunu çizdik mi, çizdik.

Bazen ben uyuyorum ve senin açlığınla orantılı hızlanan nefes alışverişlerinle uyanıyorum Her alt değiştirmede ne aradığımı bilmiyorum ama bezini açıp ne var ne yok diye bakıyorum. Sonra da elimle bezi tartıyorum. Ne kadar ağırsa gururum o kadar büyük. Aptal mıyım neyim. Rüyanda bazen çok acıklı bazen de çok komik şeyler görüyorsun. Acıklıysa derin derin iç çekip, komikse de çapkın çapkın gülümsüyorsun. Sonra ellerin göğsünde, parmaklar maniküre hazır pozisyonda açılmış, alt dudak yer çekimine karşı koyamaz vaziyette uyuyorsun Çok yoruldum ve çok mutluyum.

Çok zor ve çok muhteşem bir 18 gündü.

Teşekkür ederim bal kızım , süt kokulum.

Ağzını burnunu yemek istiyorum.

6 Mart 2015 Cuma

ikinci bahar

Bir dizi düşünün izlerken yüreği vuruyor 15 16 sene sonra ilk kez izleniyor gibi tat veriyor şimdi ki dizilerle işi olmayan beni bile saatinde tvye kilitliyor... Sevgi, Aşk insanlığa hasretiz ondan bu hayranlık

gel gayrı




        Ve bugün daha bir özledim seni artık. Sabırsızlık bastıkça zaman azaldıkça yokluğun katlanılmaz bir hal alıyor. Tepkisiz kaldığın zaman aralıkları beynimin içinde arka sokaklar dizisine konu olabilecek senaryolar yazdırıyor bana. Sonra birden bire anne ben buradayım diyorsun o an sadece sen oluyorsun koca evrende bir sen birde ben kalıyoruz. Her an seni karşılamaya hazır bir şekilde bekliyoruz . İçimde bir ben daha varmış seninle ortaya çıktı hayata daha bir sıkı tutundum.  Akşam uykusu ne kıymetliymiş birde onu anladım uyunmuyor seninle dolu gecelere hazırlanıyorum gecelerce shbet edicez seninle :)

Meğer ben büyümüşüm
Meğer evlenip yuva kurarmışım
Meğer aşkı doyasıya yaşar
Aşkın en güzel meyvesinin tadına da bakarmışım :) ee haydi gel artık…





Gözyaşlarımla düştü insanlık gözlerimden
Kapımızın önünden çalarlar diye kaldırdığımızda paspaslarmızı
Evlerin bereketi bitti
Dilsiz kaldık yalnızlıklarımıza
İşgal etti iyi niyetimizi suskunluk
Kabullenişlerle sürdürdük günleri
Oysa yaşam biz olmaktan ibaretti 
Biz olmak hataları konuşup yeniden şekillendirmekten geçerdi
Korkak , sabırsız ve öfke dolu olduk aniden 
Şimdi herkes yalnız herkes şikayetçi
Yönsüz kalan yanlarımız yıkıntılar halinde karşımızda
Beş para etmeyen yüreklerle yargıladığımız hayat 
İlham meleğimizi koymuyor başucumuza
Şimdi düşen insanlığı kaldırma zamanı yerlerden
İçten gülümsemelerle 
Önce kendimizi gerçekten sevmekle olacak
Mutlulukla nikah hepimize düşer
İçimizdeki insanı keşif zamanı 
Bol şans …. 
çetrefilli :)

18 Şubat 2015 Çarşamba

Çocuklara bırakalım



Dünyayı çocuklara bıraksak bitse jilet kesiği gibi sızlayan kanayan yaralarımız madem dünyayı güzellik kurtaracak...

17 Şubat 2015 Salı

Hindistan'lı Kadınların Tecavüz Göndermesi


Hala neyi bekliyoruz ?

Ne sosyal medya ne de haberler okunası izlenesi değil artık .Çünkü insanlığımızı yitirişimizin meşaleli ilanı gibi . Yüreğimizi yaktı Özgecan evet sosyal medyanın her zerresinde Özgecan paylaşılıyor , klavye duyarlılığı sergileyen milletimiz iş başında yine. Biz profil fotoğraflarımızı karartınca düzelmiyor hiçbir şey. Bu kaçıncı Özgecan , kaçıncı ölüm yasını üç günlüğüne göstermelik yasını tuttuğumuz  ? Hala anlamıyoruz kolektif bilince varıp bütünleşmeden o kesilmiş güzeller eller kadınların boğazına yapışmış kadınları boğan o elleri alamayacak yerinden. Birkaç sene önce Ankara Barosu Gelincik projesini başlatmıştı tüm avukatlar , hakimler , savcılar ve avukat elemanları bu projeye sosyal medya üzerinden tıklanma rekorları retweet rekorları ile desteklediler projenin bir benzerini yapalım hafta sonları bu kızlara ulaşalım tiyatrolar , dersler , müzik resitalleri hazırlayalım dediğimizde kimse emek vermek için yarışmadı bir avuç insan kaldık ama başardık. Çalışacaksınız azizim çocuk esirgemelere , derneklere gidip oradaki kızlara ulaşıp önce onları anlayacak sonra onlara hayatı anlatacak yeteneğin ne ise kız çocuklarını kadın olmaya hazırlamak için kullanacaksın. Ama zor değil mi hafta sonunu akşamını ayırmak bu uğurda. Emek vermeden kes kopyala paylaşımlar yaparak , siyahlara bürünerek olmuyor , çözüme kavuşmuyor sorunlar. Böyle devam edersek çk kayar gider elimizden canlar biz tuşlara veda edelim biraz .Göklerden üzerimize bela yağıyor insanlığımızı yitirdikçe hala neyi bekliyorsunuz ?

14 Şubat 2015 Cumartesi

ÖzgeCan denilince


Yazmayacaktım satırlarımda bu vahşete yer verirken kalemimin yazacaklarından korktum ama az önce bir yazı altında yapılan bir yorum başıma ağrılar girmesine sinirimin tepeme çıkmasına yetti . Bir kız , bir can yitip gitmiş yapılan yorum maalesef kadınlar erotik giyiniyor erkekleri reddediyor erkekte çıldırıp bunu yapıyor. Bu cinayeti işleyenle bu satırları yazanlar ne yazıkki aynı kümedeler benim gözümde. İki güne unutlup gidecek Özgecan da çünkü bu ülke de ölüm artık çok normal. Ama annesinin yüreğinde ki yangın asla sönmyecek kadınlar benliklerini ortaya koymak için harekete geçmezse çok Özgecan'a ağıtlar yakacak bu ülke. Klavye başında olmuyor bu işler arkadaşlar senelerdir mücadelenin göbeğindeyim hamileliğim artık engel oluyor biraz bana lütfen sizler sesinizi totnuzun üstünde oturarak tuşlara basarak göstermeyin. Kızlarınızı güçlü büyütün erkekleri sınırsız özgür olduları mantığı ile yetiştirmeyin. Kadın erkek değil insan olsun herkes gözünüzde yoksa sıra emin olun birgün siin de ocağınıza gelecek. Cinsel açlık duygusal boşluktan gelir bunu bilin erkekler kendinizi büyütün aynada bakınca insan görün ve lütfen Özgecanların sayısının artmaması için adam gibi adamlar olun 

Kızım 'a Mislinama

    


  Bir gün bu kapıyı açtığımda senin içerde ki yatağında mışıl mışıl uyuduğunu hayal etmekle geçiyor Şubat ayının buz gibi günleri. 2014 yazı hayatımda koca bir mucizenin olacağı haberini getirdi. O günden bugüne artan bir heyecanla sulu gözlerle bekliyorum seni….
  Öncelikle varlığını varlığıma katan Yüce Yaradan’a şükürler olsun. Sağ salim gözlerimi gözlerine dikebilmek , ruhunu teninde hissetmek en büyük duam. Gözlerinde beni bekleyen bir evren var biliyorum bu dünyanın tüm gürültüsünden beni çekip alacak bir evren. Evet burası çok kalabalık , çok gürültülü ve ne yazık ki çok kirli. Ama seni elimden gelen en iyi şekilde yetiştireceğime , ruhunu bedenin gibi güzelliklerle donatacağıma , kendinin kıymetini bilmen için yol göstereceğime , kendi isteklerimle başlayan bu yolculuğumuza sen birey olduğunda senin isteklerine devam edeceğime , sevgi ve saygıyı anlatmakla kalmayıp sana yaşatarak öğreteceğime bencil olmamayı biz diyebilmeyi yeteneklerinin arasına katacağıma , tüm enerjimi sana temeli sağlam bir hayat kurmaya adayacağıma , gündüz- gece dört mevsim seni seveceğime , beni yorduğun anlar da dahi sımsıkı elinden tutacağıma öz veriyorum minik kızım.

Temmuz ayının sıcağına geldi haberin bana yüreğim daha bir yandı biden ferahladı sonra çok çağırmıştık seni. Her şey daha bir anlamlı oldu seninle , gece yatarken gündüz uyanırken varlığını bilmek varlığım oldu. Hani derler ya büyükler anne  olunca anlarsın diye ben anladım bile. Gözlerini görmeden ruhuma değdi ruhun ve her şeyim oldun. Meğer annem ne kadar haklıymış. Bende bir anneyim artık  ; ellerini , ayaklarını , gülüşünü hayal ediyorum. Sana dokunmak için kalan son 40 günde kıyafetlerini izleyerek sakinleşiyorum.
 Sen artık büyüdün iki büklüm sıkışmış dururken avcumu dayadığımda elime gelen ayağını dizini seviyorum . İnsan dokunmadan da özlermiş meğer hem de ne özlemekmiş bu. Her kıpırdandığında her karnımı deşer gibi kayışında gülümsüyorum. Tutkunu olduğum uzun tırnaklar bugün itibariyle terk ettiler artık beni J .Hantallaşan vücudu bir kadını nasıl mutlu edermiş öğrendim benim karnım büyüdükçe senin büyüdüğünü bilmek doktora her gittiğimde artan santimleri gramları öğrenmek halay baş coşkusu katıyor yüreğime. Biliyorum gözlerini dünyaya açtığın gün her şey çok değişecek . Çok yorgun , çok bitkin ama çok mutlu olacağım.
  

Babanın o duygularını belli etmeyen duvar gibi duruşunda bile seni beklediğini görebiliyorum. Her şeyin en güvenlisini en sağlıklısını seçmekle meşgul. Odanı santim santim ölçerek hazırladı. Ben duygusal , sulu gözlerle seni beklerken o mantıklı , akıllı , donanımlı bir kız yetiştirme planlarında. Sen bu yazıları okuyacak kadar büyüdüğünde ben hala bu adama aşık olacağım buna eminim. Sana seslendiği her an bil ki sen durgunlaşıp beni meraka sokuyorsun ama şu çok güzel onun sesine tınısına tepki veriyorsun sende seviyorsun onu.
Bu dünyada savaşlar , hırslar , nefret , bencillik , cahillik  ve yüreksiz bedenler var. Ama diğer yanda sen gibi umutlar var. Hayatın sana dayatmaya kalktığı istemediğin ne olursa arkanı dön ve yürümek istediğin yolda yürü ve yürürken ellerini sımsıkı tutacağımdan emin ol. Seni köreltmeye çalışacak kavramlar somaya çalışacaklar küçüklüğünden itibaren hayatına bil ki izin vermeyeceğim sana kitaplarına , dostlarına aklına ve aynada ki sana sarılmayı öğreteceğim. Hayat kavga değil mücadelen olacak.

Sağanak cümleler var yüreğimde ne kağıt ne kalem yeter. Şimdilik tek dileğim tek duam sağlıkla gel hoş gel çocuk .. Seni Bekliyoruz. Halanın ördüğü güzel cicilerin tutkusuyla bağlan hayata emekler veriliyor hayaline evimizin dışında seni sabırsızlıkla bekleyen bir halan bir enişten bir banuşun ve teyzen var . Sende Rabbimin izniyle gel artık …



Sabırsız Annen 

6 Şubat 2015 Cuma

Bu kitap benim ...




1 televizyon , iki kanal ve bu tarz benimler yarışıyor. 80 darbesi sonrası bize altın tepsilerde sunulan popüler kültür çığ gibi büyüdü ve biz altında kaldık. Yaşanması istenen prototip bayan oluşmuş durumda. Apartmanda oturan biriyim salonumda kitap okurken üst kat komşumdan gelen bir ses bu tarz benim , banyoya geçtim suyun sesine kavuşmadan yan komşunun tvsinden aynı ses bu tar benim… Kadın kavramının içi oyuldu boşaltıldı , kendini çoğaltacak tohumları alındı. Kadın dediğin belli ölçülere hapis , akıl olarak sorgudan yoksun büzdüğü dudaklarıyla ayna karşısında huzursuz , mutsuz ama havalı ve seksi.


Bu yarışmalara karşılık bir kanalda yok ki kitap temalı bir aktüalite programı yapsa kitaplar okusak anlatsak , beğendiğimi etkisinde kaldığımız sayfaları canlandırma yapsak müdavimi olurdum. Zihnim yoruluyor artık ; acıyorum , üzülüyorum , kaygılanıyorum ve korkuyorum. Erkek egemen toplumdan , şiddetten şikâyet ederken sadece erkek gözüne girebilmek adına yaşanan hayatlar gördükçe diyorum ki bir değnek değsin kadınlar gerçek anlamda özgür olsun Bandista’ nın dediği gibi dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa…




olsak ya !!!





Ruhsuz satırların gelgitleri kalemimde
İçimi ısıtan renkler sonradan görme hayaller peşinde
İnsanı sadece insan olarak ;
Diliyle , yüreğiyle kabul eden bir dünya hayali
Hayret ünlemlerini dehşetten çok uzakta ;
Umutla kullanmak ne güzel , ne renkli
Ve ne insanca olurdu
Utanmaktan utanır hale nasıl geldi bu dünya
Keşke riya tabiri yapabilsek
Rüyalar gibi rüyaları da yorumlasak
Usul usul özüne insek
Meydan okusak elele
Fanusta ki yalnız balıktan
O cesur yunuslara dönüşsek
İçerdiği umutlarla gökkuşağına çevirecek biri lazım hepimize
Hepimiz birimize
Birimiz hepimize gökkuşağı olsa
Bu devri kapatıp insanlık devrini başlatsak…


02.05.2015 14.02

22 Ocak 2015 Perşembe

Ruhun Gidişi






Dokunduğu ne varsa lanetlenmiş gibi bu sabah ;
Özlenenler uzak olmanın ötesinde ,
Çok sisli bir ormanda kayıp gibiler..
Ruhunu doyuramayan
Bedenleriyle yaşayan kayıp giden insancıklar
Ne yaptık hangi günahın bedeli
Bu tatsız tutsuz dünya ?
Gerçeklikten kaçacak kadar ne zaman yalana bulandık
Hiçbir tutar yanı yok kelimlerin,
Artık gökyüzünün karanlık anına teslimiz
Gün ışığı yaramaz bize sevgili
Alenen yaşanır gün ışığında herşey
Yarattığımız yakın uzaklık
Hangi terminalin tuvaletine sığınabilir ?
Kaçıncı tövbe bozuşu hayallerin
Kaçıncı ceketimizin iç cebinde saklayışımız
Tükenişimizi
Tükenmekten tükendim alıp götürüyorum
Bende ki son demini yaşayan beni…


18 Ocak 2015 Pazar

Hrant Abi...

   



Hani Allah’ın verdiği canı Allah almalıydı ; bize bunu öğretti dinimiz , hoşgörüyü öğretti Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin dedi neden o zaman katilin sırtını sıvazlamak….

 Kendinden olmayanı düşman belleyen akıllara yüreklere teslim ettik dünyayı sonra da türkü yazdık biz  büyüdük kirlendi dünya oysa kirlenen bizdik. Kendimize açılan tüm kapıları birer birer kilitledikten sonra cam kenarında hasret dizeleri yazdık bu yüzden samimi olmadı hiçbiri.
     Koca bir kentte kocaman yürekli bir adam öldü ; yitirilişini tüm ülke tüm dünya izledik. Bizi yaratan ne güzel renklere bulamıştı hepimizi her birimiz farklı renkte ama aynı anda koca bir resimdik gökkuşağı gibi. Aynı bütüne ait yarımları bilerek isteyerek ayırdı koca koca adamlar filler tepindi çimenler ezildi.

      Biz katilini tanıyoruz yüreğini birliğe adamış bu adamın ; sustukça azalıyoruz azaldıkça üşüyoruz. İnadına kardeşimsin diyen adamın inadına sevdalısıyız. 

Eyvallah




Bazı akşamlar ay boğuktur ulaştıramaz yürek hikayesini size. Bu akşam ya benim yüreğimin penceresi dışardaki hikayelere izole edildi ya da ay bu akşam yalnızlığa dair senfoni orkestrası kurdu dinliyor. Yıldızlarla dolu gökyüzünde yürek ateşimle kül olan dostlarımı anımsadım. Hayatın göz alıcı renklerine boyarken resmimizi tualin sağ altına nankörlük imzası atar olduk. Hep içimizin dışında kalanları suçladık oysa el ele verip söyledik biz bu acıklıyı şarkıyı…İçimde ki mevsimin her daim baharı iki kızı çok özledim ; gözlerim rutubetlendi bir telefon kadar yakınken söylediği yalanlar kadar uzağıma düştü biri. Aramızda kmler saatler varken attığımız kahkahalara 1 saat mesafe kalmışken aramızda yakarak son verdik hayal bahçemizi. Hangi menfaate sattın ruhundaki beni diye düşünüyorum şimdi neden yüreğin küçülen benliğinin gölgesinde kaldı diye soramıyorum bile sana yıllar sonra kırışan göz kenarlarınla dinle bu sesimi yürek makamının es’i çok cılız artık … Sana da eyvallah bundan sonra

1 Ocak 2015 Perşembe

Kuş Kanadı

Umutları kuşların kanadında mı asılı unuttuk sevgili giden umut gerçeğiyle dönmüyor tüm gerçekliğileyanıbaşımdayreğimde olduğun için minnetar yüreğim yüreğine..Kuşlar gökyüzünden vazgeçtiği an başlar dünyada ölüm gökyüzümsün bilesin 01.01.2015 

Bir fincan sahlep...

    


Hayatım boyunca kendi içimde kavgalarım oldu kendime kızdığım , inandıklarımın yalan olduğunu gördüğümzamanlardayer yer küsmüşlüğüm vardı kendime  ne zaman yüreğimi özgür bıraktımve affettim herkesi o zaman kendime yeniden döndüm. İçimizde barındırdığımız her nefret zerresi yüreğimizi karartıp önce bizi bizden ediyor. Sersemlemiş vaziyette duvarlara tosladım durdum yıllarca ama yüreğimde ki  sevgi birgün herşeyi  affetmemi  içime dönmemi sağladı o günden beri elimde bir fincan sahlep her kış affedişimi kutluyorum ve kendimi aldığım her yanlış kararla bir bütün olduğumu  biliyorum bu yüzden geçmişimdeki herkesi yaptıklarıyla başbaşa bırakıyorum..