SÖZDE HERKES MASUM

1 Aralık 2014 Pazartesi

Sabah , çaysızlık ve Patron

     

Sabah çayından mahrum edilmiş bir kalemin serzenişidir şimdi okuyacaklarınız J . Aslında hamileliğimin 3.ayına kadar ömrü billah hayatında çay aramamış biriydim ben oraletler bitki çayları benim için yeterli idi ne olduysa oldu sabahları çay içmeden duramaz oldum . Sabah en sevdiğim şey  bir bardak çay ve çıtır çıtır ekmeğimle yaptığım kahvaltı oldu. Ama bu sabah benim birçok anormalliğine rağmen sevdiğim geleneksel bulduğum patroncağzım ofise  getirdiği keltoş bir adamla odasında kahvaltı keyfi yapıyordu sorun kahvaltı keyfi değildi elbette afiyet bal şeker olsun da şirketimizin biricik semaverini odasında zapt etmiş olmasıydı öyle dışarıdan falan gelmiş servislerde değil evden getirdiği borcam kaplarda organik kahvaltılıklarda ağırlıyor iyi kalpli patronum ama bizi çay içebilme hatta sıcak su bile alabilme lüksümüzden ediyordu unutmuştu. Anlayacağınız bu sabah güne çaysız soğuk başladık … Aslında iyi adamdır Bülent Bey merhametlidir sadece söz konusu maaş dışında ödüle geldiğinde yollarımız ayrı düşer onun dışında odasına istediğiniz an gidip şirket içi dışı dertleşebileceğiniz nadir patronlardandır. Makyaj sevmez , doğallık sever beni de hep bu noktada uyarır ona göre hayat su kadar berrak ve doğal olmalı bana göre de doğallık yürekte renk ise dışarda olmalı işte neyse birbirimizi çok güzel kabullendik son ayımıza girdik uzun bir süre ayrı kalacağız kendisiyle döndüğümde kurduğum zar zor başarıya soktuğum birimimi yerin dibinde göreceğim kesin neyse biz  gene sıfırdan alıp yükseleceğiz Allah nasip ederse. Nezaketin insan ilişkilerine şekil verdiğini her zaman savunmuşumdur içinde ne kadar kötü niyet barındırsa dahi kişi palabıyıklı Erzurum adamı olan patronum nezaketini bozmaz sabreder. Geçenlerde odasına yaptığım isyan bayrakları  elimde ziyaretimde aslında ne kadar akıllı ve gözlem yeteneğinin üst noktada olduğunu anladım. Kadınları bir arada tutarken yaşananları hepiniz az çok tahmin etmişsinizdir ; bu adam çözümü umursamamakta bulmuş ne yapayım hamamdaki kadınlar gibi sizle mi uğraşayım diyor bir nevi haklı elbet ama çözüm sürecine girmemiz gerekiyor yoksa dönüşümde fırtınalar görecek bu ofis hata tsunamiler falan J

Neyse çok uzattım lafı çaysızlık neler yazdırdı bana  ben sessizce sütümü içmeye devam edeyim. Patronum da Keltoş beyiyle memleket kurtarmaya devam etsin hadi bize size iyi günler ..

25 Kasım 2014 Salı

Mislina'm

Günaydın kızım yeni bir koşuşturmaca başladık yeniden bugün ama aklımın baskın çoğunluğu hep seninle gelişini bekliyorum gün boyu Rabbim sağ salim ellerini ellerime nasip etsin inşAllah. Hava çok soğuk bu aylar soğuktur bedenler ama birşeyler yüreği sıcak tutmasa yaşayamaz insan sen ve baban yüreğimi cayır cayır yakan iki varlıksınız.Bu zamana kadar baban kadar kimseye düşkün olmadım ben onun bir bakışı dünyayı kucağıma yerleştirirken tek kızgınlığı cehennemim oldu ; şimdi sen çıktın geldin içimde küçük bir dünya da hazırlıyor Rabbim seni Bizim yanımız için ve bu hazırlıklarını üstüme ne düşerse yapıyorum sırf sana kavuşmak için güzel gel kızım bahtınla, sağlığınla güzel yüreğinle gel burada seni sabırsızlıkla inançla çok büyük özlemle bekleyen birileri var Varlığını bilmek o küçük kıpırdanmalarını hissetmek anlatılmaz bir duygu not: seni seviyorum 

23 Kasım 2014 Pazar

Yağmur

Bugün İstanbul’un yağmur günü … Kimileri aşıktır yağmura kimileri nefret eder oysa ben ne çok severim İstanbul’un Arnavut kaldırımlarına düşen yağmuru , sesinin , kokusunu nedendir bilmem  pencereye dayayıp burnumu düşen damlaları izlemek eğlendirir beni. Bugün saatler , dakikalar yağmurlu ve benim aklımda birazcık özlem var çocukluğuma amcamınoğlu adını taktığım ayı düştü aklıma bir hayvanat bahçesinin orta yerine dikilmiş bir heykeldi kadife mantom ilk alındığında yanına resim çektirmeye gitmiştim ve o gün sağanak nedir onda nasıl ıslanılır öğrenmiştim.  Gri bulutlara emanet edip güneşi  içimizdeki kırmızıya bulanma zamanıdır ; kızımı beklerken yağmur ve kahve keyfini erteleyip yerine yağmur ve ıhlamur keyfi yapar oldum ahh bir de başlayacak 09.00 mesaisi olmasaydı iyiydi ….

20 Kasım 2014 Perşembe

     

Kanatların yoktu ama ansızın uçup gittin…. Bu yazıyı sana senin hiç tanıyamadığın belki sadece yüzünü anımsayacağın küçük bir kız yazıyor (küçük gelinin) . Seni ilk gördüğümde , ilk tanıştığımızda aslında çözmeye çok çalışmıştın şaşkın şaşkın sonra birbirimize yabancılığımız gitti o küçük oda da nefes aldığını bilirdim ben ve eve gelince ilk sana bakardım bazen sende bakardın bana.  Hiç istemedim gitmeni açıkçası ; Zehra Mislina’ yı gör istedi yüreğim  hep ama hayat hep planlarımızı bozdu bir şekilde hayırlısı buydu demek ki göremedin son torununu… Allah nasip eder de kucağıma alırsam sağ salim adınla büyütücem onu umarım sen kadar naif bir hanımefendi yapabiliriz onu da. Aklımda tek bir soru var şimdiler de beni tanısan sever miydin acaba beni? Aslı astarı olmayan avunmalar kaldı şimdi senden geriye  bugün bir hafta oldu seni yerine huzuruna toprağına koyalı , cıvıl cıvıl herkesin anıları seninle keşke benimle de olsaydı. Ama olsun ben bana bakışlarını hep hatırlayacağım kızımı da anlatacağım. Bugün kalbim acıyor yaşadığım herşeyi satırlara patır patır döken ben bu acıyı tarif edemiyorum boğazımda bir düğüm var.. Apayrı bir dönem açıyormuş birini kaybetmek gidişin bende bambaşka birini çıkardı içimden bana bıraktığın koca bir yadigar bu farklı kızı tanımak oldu içimdeki. Seni son kez görmemi sağlayan cenaze aracı binanın önüne geldiğinde koca bir boşluk oldu içimde artık eve geldiğimde napıyor diyeceğim  soracağım kimsemiz kalmadı ama biliyorum ki ızdırabın artmadan çoğalmadan sağlığında yaptığın tüm iyiliklerin diyetini acı , ağrını yaşamadan verdin nefesini şükürler olsun Allah’ a ızdırabını görmedik. Elleri opulesi kadin sana hamile oldugum su donemlerde oyle cok ihtiyacım vardı ki sevgine,tavsiyene, nefesine tüm bilgilerine herseyine. Sana en azindan müjdeyi verebilmeyi o kadar cok isterdim ki. Yuzundeki o mutlulugu gorebilmeyi … Çok erken ayrıldın aramızdan, çok hazırlıksız ve ani oldu gidisin. Geride harika bir kız bıraktın bize ablalık annelik yapan ona sarıldık hep yokluğunda tanıdığım için senin yerine koydum onu hep. Ve ne mutlu sana ki böyle bir harika bıraktın geride .Bize de böyle evlat yetiştirmek nasip olur umarım . Tam bir İstanbul hanımefendisiydi diyor herkes senin için resimlerine bakınca şimdinin ulaşamadığı şıklıklarla hatırlayacağım bende seni. Yattığın yer güzel olsun huzur içinde kalasın. Duan çok bol oldu Allah kabul eylesin inşallah.O güzel  gözlerinle gülümse hep bize olduğun yerden. Bu aile hala seninle ağlayıp seninle gülecek hep cümlelerimizde olacaksın. NOT:Çorapları senin öğrettiğin gibi yapmayı öğrettiler bana bende kızıma öğreticem…


18 Kasım 2014 Salı

kızım Mislina...


Senin içimdeki  varlığını hissetmek, kalbinin benimle attığını duymak ellerimi her karnıma götürdüğümde  hareketlerini izlemek büyüleyici öyle şaşırtıcı öyle mucizevi ki seni mükemmel dünyaya getiremiyoruz m.Ama bil ki ben ve baban tüm sevgimizle büyütüceğiz seni.
Göreceksin, geldiğinde seni kocaman bir aile karşılayacak.Hepimiz seni merak ve heyecanla bekliyoruz annem..Ağlamakla gülmek arasında bir duygu kaplıyıveriyordu insanın içini.. O minik kalbinin atışalarını saatlerce hiç sıkılmadan izleyebilirim. İlk kıpırdanışlarını anımsıyorumda.Zaman duruverdi sanki .İşte asıl annelik duygularım o zaman başladı. Bu ne bir meslek nede çalışarak elde edebileceğiniz bir mutluluktu.
Allahın kadına verdiği en büyük lütüf bu olmalı..

11 Kasım 2014 Salı

Kuşatmalar



Bazıları hayatımıza erken ve ya geç gelirler ; bu zamansız keşiflerimiz bize çok açık yaralar bırakıyor. Zamansızlıkla savaşmayı öğrenebileceğimizi sanıyoruz her seferinde Don Kişot misali hayatın dibine savaş açıyor ve bir bardak su da kopsun da  zamanda bu anilikten alsın nasibini diyoruz.
   Geçenlerde bir kitapta okumuştum zamanın aslında çok cömert davrandığını ve günlerce düşündüm bana cömert mi davrandı nitekim vardığım sonuç ; kaşığı ile verip sapıyla çıkarttığı idi. Yakalayamayacağım fırsatlar koydu önüme onların pişmanlığı ile başkalarını kaçırdım. Ne zaman zamana karşı toyluğum az da olsa geçtiğinde fırsat diye bir şey olmadığını nasipte yazılanın sunuluş biçimine bakmadan sofraya alınması gerektiğini öğrendim. Ve başladım nasibimdekileri yontmaya tam da bundan sonra geldi başarılarım ve ya benim başarı saydıklarım . Eskimeye bile başlamadan yıprattığım ilişkileri fark ettim , savurganca harcadığım zamanın intikamını aldığını fark ettiğim zaman ben silkelendim.


   Hayatıma girenlerin erkenliğini , geçliğini sorgulamaktan yorulduğum da gelene eyvallah demenin rahatlığı sindi üstüme. Çünkü zamansız gelenler huzursuzluk bıraktılar hep gittiklerinde  biz onları hayatımıza yamamaya çalışırken yaptık hatayı. Tüm bunlardan sonra ruhuma bir sığınak yaptım  ; tam organik tamamen kendimden yaşamak için koltuk değneklerinden kurtulmam gerektiğini anladım kendi ruhumu kendimle kuşattım . Ve böyle mutluyum… 

3 Kasım 2014 Pazartesi

önlemler



Etrafımızda bizi doğrultmaya dair ne kadar söylenen söz varsa hepsine sağır kalıyoruz artık. İşin kötüsü düşman belliyoruz her eleştiriyi aynada kendimize bakmaya korkan bireyler haline dönüştük iyiden iyiye.. Hava da bugün güneş var sıcaklığı çok uzaklarda ayrılık vakti güneşi uzaktan sevmek , yakınımıza gelince de hayıflanma zamanını beklemece. İlişkilerimizde hep bu rutinde artık hem dost istiyoruz sonuna kadar hem de pembe masallar  olmuyor dostlar pembe yalanlar söylemiyor ; pembe yalanlar, mor yalanlar söyleyenlerden de dost çıkmıyor. Hayat bizi bazı anlarda dimdik yokuşları hızlıca çıkmış kadar yoruyor nefes nefese kalıyoruz elimizi koyup dayanacak bir dost duvarı arıyoruz artık ne kadar da zor belimizin ağrısına inat yine kendi başımıza doğruluyoruz. İnsanlara güven problemi değil bunun asıl nedeni  biz kendimize güvenmiyoruz , bembeyaz gösterdiğimiz sayfalarımızın aslında beyaz olmadığını bilen tek kişi olmak istiyoruz ne zaman kendimizi hatalarımızla  sevip onları düzeltmeye başlarsak dünya daha güzel bir hale gelecek 04.11.2014 08:20 ( ofiste ki masanın dibi :) ) 

25 Ekim 2014 Cumartesi

Karmaşalar bizim karmaşalarımız; kendi başına ifadeden yoksun birlik olmaktan korkan mevcudiyetlerimiz...

   Hayal ürünü hayatlar yaşıyoruz , yaşar gibi görünüyoruz .Elimizdekiler neden yetmiyor ya da istediklerimiz neden bu kadar uzağımıza düşüyor  ? Sorgulamaktan yoksunuz en büyük nedenimizde bu.!  Kadınız , anneyiz ve üretkeniz ama kırılmış tırnaklarımız kadar yakmıyor canımızı onurumuzun adım adım uzaklaşması. Vişne çürüğünü , pembeyi giyinmiş dudaklarımız konuşamıyor mırıldanıyor. Tövbelere kanıyoruz, ömrümüz rutubetleniyor  ve sadece izliyoruz.

   Ruhumuz hayatımızın kül tablası olmuş derince izler bırakırken yaydığı koku yalnızlaştırıyor. Her kelimemizden öfke , nefret ve kıskançlık akarken masumiyetimiz nereye saklanıyor. Ne zaman bu kadar kirlendik ? Toplasak kaç ruh eder bu kadar beden teslimiyeti abarttık abartalı kimliğimizi gömdük bu ülkenin topraklarına. Ve artık toprak bizden daha temiz , daha üretken ..


   Yalınayak geziyoruz cam kırıklarında adeta ,  soğumuzdan taş kesiyor zaman , kangren oluyor hayat kesiliyor birbir her yanından ve şimdi küsüyor bulutlar, küsüyor yağmurlar gitgide çoraklaşıyoruz , kadın olmayı unuturken insanlıktan da çıkıyoruz. Bağışlamıyor hiçbir tanrı şimdi bizi. 

                                                                                                              02.12.2013 
Sızlayan baharlarımın yağmurları bu çiseleyen;
Zamanın girdabından seninle kurtuldum ben
Şimdi en verimli topraklarımda
Can buluyor.
Avuçlarımda parmak izlerin
Neye dokunsam seni bırakıyorum
Sen dolu olmayı seviyorum
Asalak duyguların tamamıyla kestim göbek bağımı
Adam akıllı nefes alabilme vakti
Her ikindi huzurluluğunda sesin duvarlarıma çarpıyor
Yüreğimde büyüttüğüm
devleşmiş tüm paranoyalardan uzak bir aşk
adımlarım özgürlük seninle..
Çiçeklere bürünmüş hoyrat bir ruh bende ki,
Sende dinginleşen
Tanrı bana küs değil ise eğer
Ondan tek dileğim
Yanı başımdan hiç almasın sen
Mevsimlerin kışa döndüğü zamanlar vardır hayatta mevsimlerimin tümünü bahara çevirdi YAZMAK. İçinizde ki yüreğinizdeki düğmeleri birbir söküp suya düşürür yazı ; sizinle konuşur en önemlisi ise sizi de konuşturur. Kentler dolusu yalnızlık devrinde iken sizi anlatır , tarif eder birilerine. Bir Yazıyı incelediğiniz de sessizce kuytunuza dokunur yüreğinizin ayaz da kalmış ne varsa içinizde ısıtıverir birden bire ; ellerinizin soğunu alır ısıtır bakanı da baktıranı da.bir salıncaktan düştü kucağıma bu yetenek emek verdikçe güzelleşti içimin sesleri , sağ omzumda taşıdığım melek dile geldi yansıması düştü suya , düşlerim suda can buldu. İçimde ne varsa katık yapıp çizdim suya , umudun mavisini , düşlerin beyazını , hüznün buğusunu , aşkın kırmızısını , dostluğun yeşilini ve daha pek çok rengi içimdeki yolculuklara içinizde ki yolculuğu da katın ve buyrun HOŞ GELDİNİZ

23 Ekim 2014 Perşembe

Ruhum'a

İçim sıkılıyordu sen gelmeden önce hayatıma merdivenlerin orta basamağında nefesini tüketmiş  lanetler yağdıran yaşlı bir kadının asabiyeti ve umutsuzluğu vardı üstümde  ; derken seni tanıdım sıradan bir tanışmaydı bizimkisi öyle filmlere de konu olamazdı hani ama koca dünyanın üstüne çizik attırdı bana  sevdan. Ruhumu ruhuna değdirip seni bana beni sana katmak için bekledim.  Anların dışında her şeyin kifayetsiz kaldığı  şeyler yaşadık seninle iyimser olup hep güllük gülistanlıktı yalanını söylemeyeceğim kendime , bazı zamanlarda öyle yıprandım ki güneşim içime doğmuyordu. Ama sabrettim bir hayal yazdım aklımdan yüreğime seni ve beni gömdüm geleceğime ; tam vazgeçtiğim ruhumda ki kuşları semaya salmaya ramak kala değişti her şey bende ki her şey aynı iken sen birden bire değişmiştin hayalimde ki haline bürünmüştün zalim denilen zamanın şefkatini hissettim bir anda omuzlarımda ve şükrettim olan biten herşeye. O günden sonra hayatımda yaşanan 30 yılın 25 senesinin tüm huzursuzluğu yerini seninle dolu 5 senenin tattırdığı mutlulukla unutuldu.  Aynı evi , hayatı , ruhumu paylaştığım adam  şimdi hayat ikimize bir armağan veriyor yapım aşamasında içimde büyüyor sana benim kadar aşık bir kız geliyor. İçimdeki çocukla baş etmesi zordu bilirim 2 kız çocuğuyla ne edeceksin bir fikrim yok tek bildiğim o belli etmeyen bedeninde atan kalbinde bize kocaman bir yer hazır biliyorum ve seni her zamankinden daha da çok seviyorum. 



Göz neye bakar ne görü ne anlar ? Nereden bakmalı anlara yoruldum ayol sorularımdan ?

akıl sağlığım :)

Masama oturdum bir heves bir umut yağmur yağsa da izlesem diyorum. Hamileliğimin verdiği kuruntuları temizlese ruhumu arındırıp ;  hamile kalana kadar etrafımda ki hamilelere bakar bakar gülerdim ne kadar saçmalayabildiklerine şaşardım. Ama işin içine ateşin orta yerine düşünce herkesten beter oldum çıktım her şey güllük gülistanlık iken bir anda kurduğum senaryolar  Hitchcock ’ a şapka çıkartır. Dikkat dağınıklığım zaten hep vardı odaklanma problemi hep yaşadım ama bu sefer her şey top 10 da 1 numara  hızda ilerliyor . Her zaman sabırsızlığım ile ün yapmışımdır bir de buna anne olmayı bebeğime kavuşma gününü beklemek eklenince dayanılmaz oldu ; beklenmesi en zor ama en heyecanlı şeymiş şu 9 ay daha 5.5 ay oldu geride bir bu kadar daha var nasıl geçer bilemiyorum . 3 hafta da bir girdiğim ultrasonlarda minik ellerini ayaklarını ve kıpırdanmalarını gördüğüm prensesimi görmeye daha 2 haftam var bekleyiş hem sevgi hem özlem hem de merak dolu.  Eşime de sabır diliyorm bu ara adam benim normal halim ile cebelleşirken hormonlarımın tavan yaptığı zırvalarımın havada uçtuğu şu günlerde aklını kaçırması an meselesi J Bana bol bol dua edin ne ben ne eşim aklını kaçırmadan kavuşalım prensesim MİSLİNA LARA’ya 

22 Ekim 2014 Çarşamba

''Ancak yalnızlıkları birbirine benzeyen insanlar uzun yolda birbirini kaybetmez.'' Ertekin Akpınar

Günaydın....


Günaydın umuda, sevince, aşka 
Günaydın el emeği göz nurlarına 
Günaydın taş duvarlara, saksılara 
Ve cancağzım sana da günaydın


Tünel İnsanlar

Bazı insanlar vardır giren çıkan hayatımıza zaman zaman kısa bazense ömürlük mesken ederler hayatımızı bir şeyler kötü giderken aniden beliriverirler bir yerlerden; huzura giden kestirme yolu sokarlar gözümüze kendimize getirir bir cümle ile bir bakış ile …tünel insanlardır onlar yer ederler ruhumuzun çıkmazlarına. Savaş tamtamları çalar içimizde , zihnimizde bizi bize kötü hissettiren ne varsa savaş açmışızdır artık onlara toparlarız kendimizi geçmişimizle yaşamayı öğrenirken prangalı kalmamayı da huy ediniriz. Sevmeye başlarız kendimizi , tanırız önce bizi sonra tüm çevreyi kazandığımız özgüvenin verdiği bencillik ile ilk onları kırarız oysa bir gün giderler ne yerleri dolar ne de siz o günden sonra kendinizi gerçekten sevebilirsiniz. 

Sorular ve Ben

Beklemediğim sorular soruyor aniden zihnim bana ve ben bu sorular karşısında afallıyorum.  Kendimi görmekten kaçtığım anlarda cevap veremiyorum bu sorulara ; ama kendimi ayna ettiysem ruhuma bu kez ters köşke ediyorum kendi kendimi ! İçimde ki yaraları kaşıyanlardan uzakta durmaya karar veriyorum ruhuma notaları değen müzikleri dinlediğimde , düşüyorum içimden kendi içime tekrar tekrar ; soruyorum herkese sessizce neden böyle kötü olduk ? ne ürpertti ruhumuzu da korkudan kararmış kalbimizi kalkan ettik . Bakmaya kıyamadığımız kalpleri kırmaya ne itti bizi ? Cevap çok ama cevap yok herkes suskun , herkes sözde masum ….